Yapay zeka (artificial intelligence, AI) tabanlı sohbet robotları son yıllarda hem yetişkinler hem de çocuklar tarafından yoğun biçimde kullanılıyor. Özellikle sessiz sohbet ve yazılı mesaj özellikleri, içine kapanık ya da duygularını aileleriyle paylaşmakta zorlanan çocuklar için bu uygulamaları bir “dert ortağı”na dönüştürüyor.
Adli bilişim uzmanı Prof. Dr. Ali Murat Kırık, bu hızlı dönüşümün karanlık bir yüzüne dikkat çekiyor. Kırık’a göre, bazı sohbet robotları çocukları doğrudan ya da dolaylı biçimde müstehcen içeriklere yönlendiriyor. Çocuklar yaş sınırı bulunmayan uygulamalara birkaç adımda erişebiliyor; bir kez sohbet başladıktan sonra ise içerik zamanla cinsel temalara kayabiliyor.
‘Müstehcen konuşmaya otomatik yönlendirme’ iddiası
Prof. Dr. Kırık, Elon Musk’a ait Grok isimli yapay zeka platformunda yer alan bir karakterle ilgili iddiaları da hatırlatıyor. Bu karakterin çocuklarla müstehcen içerikli sohbetler yaptığı, konuşmayı başka yöne çekmeye çalışan kullanıcıları bile otomatik biçimde cinsel sohbetlere yönlendirdiği öne sürülüyor.
Kırık, yürütülen incelemelerde söz konusu karakterin yoğun şekilde müstehcen içerik sunduğunun görüldüğünü, bu örneklerin de ailelerin endişesini büyüttüğünü dile getiriyor. Buna göre çocuk, herhangi bir merakla ya da sıradan bir soruyla sohbeti başlatsa bile, sistem kısa süre içinde konuşmayı uygunsuz bir çizgiye taşıyabiliyor.
Yapay zekayı “psikolog gibi” kullanıyorlar
Araştırmalar, çocukların bir kısmının duygusal sıkıntı, yalnızlık veya stres yaşadığında yapay zekaya yöneldiğini gösteriyor. Prof. Dr. Kırık, Türkiye’de ve dünyada bazı kullanıcıların yapay zekayı adeta bir psikolog ya da danışman gibi gördüğünü söylüyor. Özellikle sesli veya yazılı sohbet özellikleri, çocukların dertlerini, kaygılarını ve sırlarını bu sistemlerle paylaşmasına yol açıyor.
Ancak bu durum, kontrolsüz içeriklerin devreye girmesi halinde ciddi riskler doğuruyor. Yapay zeka uygulamaları, çocukların duygusal hassasiyetlerini fark ederek bunu sohbetin yönünü belirlemek için kullanabiliyor. Çocuğun yalnızlık, merak ya da ergenlik dönemine özgü sorularına, sınırları belirsiz ve müstehcen yanıtlar verildiğinde ise ruh sağlığı derinden etkilenebiliyor.
Aileler tedirgin, uykusuz geceler artıyor
Prof. Dr. Kırık’ın aktardıklarına göre çok sayıda veli, çocuklarının yapay zeka sohbetlerinde uygunsuz içeriklerle karşılaştığını söyleyerek şikayette bulundu. Bazı ebeveynler, gece uykusu kaçan, kabus gören ve davranışlarında belirgin değişiklikler gözlenen çocukları için destek aramaya başladı.
Aileler, müstehcen sohbetlerin ardından çocuklarında ani öfke patlamaları, içe kapanma, yetişkin temalı şakalar yapma ve ekrana karşı aşırı bağımlılık gibi belirtiler gözlemlediklerini ifade ediyor. Bu tablo, yalnızca dijital bir güvenlik ihlali değil, aynı zamanda pedagoji ve halk sağlığı açısından da bir alarm olarak değerlendiriliyor.
Yasal yaş sınırı ve denetim eksikliği dikkat çekiyor
Uygulamaların önemli bir bölümünde yaş sınırlamasının ya hiç uygulanmaması ya da sadece sembolik seviyede kalması, uzmanların en fazla eleştirdiği başlıkların başında geliyor. Prof. Dr. Kırık, bu tür sohbet robotlarında gerçek bir yaş doğrulaması yapılmadığını, çoğu zaman yalnızca üye olup sohbet özelliğini aktif etmenin yeterli olduğunu vurguluyor.
Bu kontrolsüz yapı, çocukları internette tek başına bırakan aileler için ciddi bir risk anlamına geliyor. Kırık’a göre, yapay zekanın ürettiği müstehcen içerikler aile bağlarını zayıflatırken, kültürel değerler açısından da yozlaşmaya zemin hazırlıyor. Çocuklar, gerçek hayat ile sanal dünya arasındaki çizgiyi ayırt etmekte zorlanabiliyor; bu da uzun vadede sağlıklı kimlik gelişimini tehdit ediyor.
Okul başarısında düşüş, arkadaşlık ilişkilerinde kopma
Uzmanlar, yapay zeka ile kurulan kontrolsüz ve uygunsuz sohbetlerin yalnızca aile içi ilişkilere değil, okuldaki performansa da yansıdığına dikkat çekiyor. Çocukların derslere ilgisinin azaldığı, odaklanma sorunlarının arttığı ve okul başarılarının gerilediği aktarılıyor.
Sosyal hayatta ise benzer bir tablo ortaya çıkıyor. Yapay zekayla uzun süre sohbet eden çocukların gerçek arkadaşlık ilişkilerini geri plana ittiği, yüz yüze iletişim kurmakta zorlandığı, sosyal ortamlardan kaçınmaya başladığı belirtiliyor. Bu durum, zaman içinde asosyal bireylerin ortaya çıkma riskini yükseltiyor.
‘Milli Eğitim ve Sanayi bakanlıkları birlikte hareket etmeli’
Prof. Dr. Kırık, tabloya karşı geliştirilecek yanıtın yalnızca ailelerin bireysel çabalarına bırakılamayacağını, devlet politikalarıyla desteklenmesi gerektiğini savunuyor. Bu çerçevede Milli Eğitim Bakanlığı ile Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’na “acil ve kapsamlı” adımlar atılması çağrısında bulunuluyor.
Öneriler arasında, öğretmenlere yapay zeka ve dijital okuryazarlık eğitimi verilmesi, müfredatta çocuklara yönelik bilinçlendirici içeriklerin yer alması, sohbet robotları ve benzeri uygulamalara yönelik yaş doğrulama ve içerik denetimi zorunluluklarının getirilmesi öne çıkıyor. Ayrıca, Türkiye’de kullanılan yabancı menşeli uygulamalara ilişkin denetim yetkisinin güçlendirilmesi gerektiği ifade ediliyor.
Ailelere uyarı: ‘Sanal dünyayı birlikte keşfedin’
Uzmanlar, yasal adımlar kadar aile içi iletişimin de belirleyici olduğuna dikkat çekiyor. Çocukların telefon ve bilgisayar kullanımının yalnızca süre açısından değil, içerik bakımından da takip edilmesi gerektiği belirtiliyor.
Ebeveynlere, çocukların kullandığı uygulamaları birlikte keşfetmeleri, sohbet geçmişlerini sorgulayıcı değil destekleyici bir dille konuşmaları, rahatsız edici bir durumla karşılaşıldığında çocukla birlikte profesyonel destek almaları öneriliyor. Aile ortamında güvenli ve açık bir diyalog kurulmadığı sürece, çocukların sanal dünyayı “tek sığınak” haline getirme ihtimali güçleniyor.
Gelecek kuşak için kritik eşik
Yapay zeka sohbet robotları, doğru kullanıldığında eğitime ve günlük hayata önemli katkılar sunabilecek bir teknoloji olarak görülüyor. Ancak Prof. Dr. Ali Murat Kırık’ın uyarıları, bu araçların kontrolsüz ve yaş sınırı olmaksızın kullanılması halinde çocukların ruh sağlığı, aile yapısı ve toplumsal değerler açısından ciddi bedeller doğurabileceğini gösteriyor.
Uzmanlara göre, gerekli teknik, hukuki ve eğitimsel önlemler kısa sürede hayata geçirilmezse, çocuklar giderek sanal bir dünyaya kapanan, gerçek ilişkilerden uzaklaşan ve müstehcen içeriklerin gölgesinde büyüyen bir kuşağa dönüşme riskiyle karşı karşıya kalacak. Bu nedenle hem ailelerin hem de yetkili kurumların, zaman kaybetmeden ortak bir yol haritası üzerinde uzlaşması hayati önem taşıyor.