sondakika
Üye Ol Ara
icon_weather Berlin 29°C
icon_weather Istanbul 33°C
icon_weather London 25°C
icon_weather New York 28°C
icon_weather Tokyo 30°C
icon_weather Paris 27°C
icon_weather Dubai 38°C
icon_weather Moscow 22°C
icon_weather Sydney 19°C
icon_weather Beijing 31°C
icon_weather Rio 24°C
icon_weather Cairo 35°C
icon_weather Rome 32°C
icon_weather Madrid 30°C
icon_weather Toronto 26°C
Üye Ol Ara
icon_weather Berlin 29°C
icon_weather Istanbul 33°C
icon_weather London 25°C
icon_weather New York 28°C
×



ABD'li büyükelçiden Ortadoğu'da rejim değişikliği itirafı

ABD'li büyükelçiden Ortadoğu'da rejim değişikliği itirafı
Politika
Barrack: İsrail Suriye'ye henüz güvenmiyor
ABD'nin Ankara büyükelçisi ve Suriye özel temsilcisi Tom Barrack, İsrail ile Suriye arasındaki normalleşme arayışına ilişkin dikkat çekici açıklamalar yaptı. Birleşik Arap Emirlikleri'nde Milken Enstitüsü tarafından düzenlenen bir konferansın oturum aralarında konuşan Barrack, Suriye'nin işbirliğine açık olduğunu, ancak İsrail'in Suriye'ye henüz güvenmediğini söyledi.

Barrack, Suriye konusunda “Onlardan yapmalarını istediğimiz her şeyi yapıyorlar, onları İsrail'e doğru itmeye çalışıyoruz” ifadesini kullandı. Buna rağmen, İsrail tarafının güven sorunu nedeniyle sürecin yavaş ilerlediğini belirtti.

Irak işgali: trilyon dolarlık maliyet, 'elde hiçbir şey yok' eleştirisi

Barrack, ABD'nin Irak ve Suriye başta olmak üzere Ortadoğu politikalarını anlatırken son 20 yıla ilişkin çarpıcı veriler paylaştı. ABD'nin 2003'te işgal ettiği Irak'ta ortaya çıkan tabloyu, “3 trilyon civarında yatırım, 20 yıllık felaket dolu bir tarih, hayatını kaybeden birkaç yüz bin kişi ve elde hiçbir şey kalmadı” sözleriyle özetledi.

Irak'ta kuzeydeki grupların yeni devlet yapılanmasına tam olarak dahil olmak istememesi nedeniyle federal bir modelin kurulduğunu hatırlatan Barrack, bu kurgunun sahada kalıcı bir istikrar üretmediğini vurguladı.

'Sdg bir tür ypg ya da pkk' yorumu ve balkanlaşma benzetmesi

Suriye'ye ilişkin değerlendirmelerinde Barrack, sahadaki güç dengelerine de değindi. SDG'nin bir tür YPG ya da PKK olarak görüldüğünü söyleyen Barrack, “Bırakalım birbirleriyle baş etsinler, çünkü daha kolay ve iyi görünüyor” diyerek sahadaki fiili denge arayışını anlattı.

Bu yapılar için “Özerk olabilirler, kendi kültürleri, kendi dilleri, kendi okulları ve hatta kendi yerel orduları olabilir” diyen Barrack, asıl sorunun burada başladığını ifade etti. Yugoslavya örneğini hatırlatan Barrack, “Orada da aynı şeyi yaptık. Tek bir federal model üzerinde anlaşamayınca yediye bölelim dedik. Bu da yaklaşık bir nanosaniye sürüyor ve birbirleriyle savaşmaya başlıyorlar. Irak'ta olan buydu” sözleriyle bölünmüş yapının kısa sürede çatışmaya dönüştüğünü anlattı.

1946 sonrası '93 darbe veya rejim değişikliği' tespiti

Barrack, ABD'nin dış müdahalelerinin bilançosuna dair de nadir görülen bir özeleştiri yaptı. 1946 sonrasında ABD'nin müdahil olduğu dosyalarda “yaklaşık 93 darbe veya rejim değişikliği yaşandığını” belirten Barrack, bunların “hepsinin başarısız olduğunu” söyledi.

Bu tespitini güncel siyasetle de ilişkilendiren Barrack, ABD başkanı Donald Trump ve ABD dışişleri bakanı Marco Rubio'nun bu nedenle “rejim değişikliği politikasına sıcak bakmadığını” ileri sürdü. Barrack'a göre Washington artık rejim değişimi yerine “bölgenin kendisine bırakılan bölgesel çözümler” arayışını öne çıkarıyor.

Irak, Libya ve İran örnekleriyle federalizm ve müdahale eleştirisi

Konuşmasında Irak, Libya ve İran dosyalarını yan yana getiren Barrack, Saddam Hüseyin yönetimindeki Irak ile Muammer Kaddafi dönemindeki Libya arasında paralellik kurdu. “Saddam Hüseyin senaryosu Libya'dan farklı değil” diyen Barrack, Libya'da da “hadi ikiye bölelim, hadi federalizm uygulayalım” yaklaşımının denendiğini, bunun ise hiçbir zaman kalıcı bir düzen üretmediğini savundu.

İran'da bugüne kadar iki rejim değişikliğinin yaşandığını hatırlatan Barrack, bunların da istenilen sonucu vermediğini söyledi. Bu tablo üzerinden, İsrail'in Hizbullah'ı neden tamamen tasfiye etmediği sorusuna, “Bence hikaye daha sona ermedi. Şu an 5. bölümdesiniz, önümüzde daha 5 bölüm var” yanıtını verdi. Böylece, bölgedeki çatışmaların kısa sürede bitecek bir süreç değil, uzun soluklu bir dizi gibi ilerlediği imasında bulundu.

'Büyük İsrail komplosuna inanmıyorum'

Tom Barrack, İsrail'in bölgedeki rolü ve niyetine ilişkin tartışmalara da değindi. “Büyük İsrail komplosuna inanmıyorum” diyerek, İsrail'in tek hedefinin bölgeyi genişletmek olduğu yönündeki tezlere mesafe koydu.

Buna karşın Barrack, İsrail'in Suriye ile normalleşme sürecine temkinli yaklaştığını, güven inşa edilmeden bu sürecin hızlanmasının zor olduğunu belirtti. Trump yönetiminin hedefini, Güvenlik ve Sınır Anlaşması ile başlayacak bir normalleşme süreci olarak tarif etti ve “Bence İsrail de bunu istiyor” diyerek tarafların kağıt üzerinde aynı hedefe baktığını savundu.

ABD'nin 'insani çıkar' söylemi ve risk hesabı

Ortadoğu'da ABD'nin rolünü tanımlarken “insani çıkarlar ve denge arayışı” kavramlarını öne çıkaran Barrack, buna rağmen Washington'un bundan sonra daha sınırlı ve temkinli hareket edeceğini vurguladı. “Son yüz yılda işe yaramayan bir formül uğruna Amerikalıların hayatını riske atmayacağız” ifadesi, özellikle Irak ve Afganistan deneyimlerinden sonra Amerikan kamuoyundaki savaş yorgunluğuna işaret eden bir mesaj olarak okundu.

Barrack'ın sözleri, hem İsrail Suriye hattındaki kırılgan normalleşme sürecine hem de ABD'nin Ortadoğu'da rejim değişikliği odaklı politikalardan uzaklaşma arayışına ışık tutarken, bölgenin önümüzdeki yıllarda yeni “bölümler”le sürecek, uzun ve sancılı bir denge arayışına sahne olacağına işaret ediyor.

Benzer Haberler