Donald Trump’ın ikinci döneminde Beyaz Saray’ın en etkili isimlerinden biri olarak görülen Genel Sekreter Susie Wiles, Vanity Fair’e verdiği söyleşide yönetimin karar alma tarzını, ekibin iç dengesini ve son haftaların tartışmalı dosyalarını kendi cümleleriyle anlattı.
Wiles’ın röportajda altını çizdiği en önemli nokta, görevinin Trump’ı “dizginlemek” değil, onun gündemini “sahaya indirmek” olduğu. Kendini, kararları yavaşlatan bir fren olarak değil, sistemi çalıştıran bir koordinatör olarak tanımlıyor. Bu yaklaşım, ikinci dönemde Beyaz Saray’ın daha hızlı ve daha sert bir ritme girdiği yorumlarını güçlendirdi.
Trump’ın karar alma tarzını tarif ederken en çok konuşulan cümlelerden birini de burada kuruyor. Wiles, Trump’ın “alkolik kişiliği” dediği bir profile sahip olduğunu söylüyor; ancak bunun Trump’ın alkol kullanmasıyla ilgili olmadığını, “büyük kişilikleri” tanıma iddiasını aile geçmişi üzerinden anlattığını belirtiyor. Wiles’a göre Trump, “hiçbir şeyi yapamayacağına inanmayan” bir karakterle hareket ediyor ve bu tavır, yönetimin temposunu belirliyor.
Wiles, röportajda Trump’ın ikinci döneminin ilk aylarına ilişkin değerlendirmesini tek bir cümleyle özetliyor: Trump’ın ilk 11 ayda, birçok başkanın sekiz yılda yapamadığını yaptığını düşündüğünü söylüyor. Bu iddiasını da Trump’ın “liderliği ve vizyonu” vurgusuyla temellendiriyor. Röportaj yayımlandıktan sonra yaptığı açıklamada da aynı çizgiyi koruyarak, “11 ayda yapılanların” yönetimin ana hedeflerinden geri adım atmayacağını belirtiyor.
Wiles, yönetimdeki çekirdek ekibin önemini vurguluyor. Söyleşide Başkan Yardımcısı JD Vance, Dışişleri Bakanı Marco Rubio ve Stephen Miller gibi isimlerin, politikanın “daha agresif” bir tarzla yürütülmesinde belirleyici olduğuna işaret ediyor. Wiles’ın bu kadroya yaklaşımı net: Uyum ve sadakat, hız kadar önemli. Yönetimin mesajları “tek merkezden”, gündemi dağıtmadan üretmesi gerektiğini savunuyor.
Epstein dosyası: Bondi’ye açık eleştiri
Röportajın en kritik bölümlerinden biri Jeffrey Epstein dosyası. Wiles, Adalet Bakanı Pam Bondi’nin süreci ele alış biçimini eleştiriyor ve özellikle kamuoyuna yapılan açıklamalar ile beklenti yönetiminin sorun yarattığını ima ediyor.
Wiles, seçimden sonra “intikam ve hesaplaşma” diye okunan adımların devam ettiğini de reddetmiyor. Yönetim içinde bu konunun baştan sınırlanacağına dair beklentiler oluştuğunu, ancak pratikte bazı adımların sürdüğünü söylüyor. Bu bölüm, Trump’ın siyasi rakiplerine yönelik tutumunun ikinci dönemde de “gündemin bir parçası” olacağı yorumlarını güçlendirdi.
Venezuela mesajı: baskı artacak
Söyleşide Venezuela da yer alıyor. Wiles’ın aktardığı çerçeveye göre Trump, Maduro yönetimine karşı baskıyı artırma niyetini koruyor. Bu başlık, ABD’nin bölgede izleyeceği çizgi açısından “sertleşme” sinyali olarak yorumlandı.