Yeni kıyafetlerden hastalık kapma olasılığı düşük olsa da uzmanlara göre, üretim ve deneme sürecinde maruz kalınan kimyasallar, mikroplar ve boya kalıntıları nedeniyle giysilerin ilk kullanım öncesinde mutlaka yıkanması gerekiyor.
Bilimsel çalışmalar bazı bakteri ve virüslerin, özellikle mağazada başkaları tarafından denenmiş kumaşların üzerinde günlerce hatta haftalarca canlı kalabildiğine işaret ediyor.
Dermatoloji ve tekstil uzmanları, “İlk yıkama hem cilt sağlığını hem de giysinin formunu korur” diyerek, özellikle hassas ciltli kişiler ve çocuklar için bu adımın atlanmaması gerektiğini vurguluyor.
Yeni giyside görünmeyen riskler: kimyasal, toz, insan teması
Uzmanlara göre bir giysi, mağaza rafına gelene kadar uzun ve zahmetli bir yolculuktan geçiyor. Üretim hattında kullanılan kimyasallar, apre işlemleri, fazla boya, depolama sırasında maruz kaldığı toz ve kir derken, kumaşın üzerinde çıplak gözle görülmeyen pek çok kalıntı birikiyor.
Tekstil alanında çalışan bir elyaf bilimi uzmanı, üretim aşamasında kumaşların çeşitli yardımcı kimyasallarla işlemden geçirildiğini, boyanın sabitlenmesi için kullanılan maddelerin de cildi tahriş edebildiğini belirtiyor. Aynı uzman, “Giysi farklı ülkelerde ve farklı tesislerde pek çok kişinin elinden geçiyor. Bu zincirin her halkasında kumaşa yeni bir kalıntı eklenebiliyor” uyarısında bulunuyor.
Mikroplar kumaşın üzerinde günlerce yaşayabiliyor
Bilimsel çalışmalara göre bakteri ve virüslerin bazı kumaş türlerinde günlerce, hatta haftalarca hayatta kalabildiği saptandı. Bu bulgular, mağazada defalarca denenmiş giysilerin yıkanmadan doğrudan giyilmesi halinde enfeksiyon riskinin tamamen yok sayılamayacağını gösteriyor.
Bir dermatoloji uzmanı, kıyafeti daha önce kimlerin denediğinin bilinmediğini hatırlatarak, “Geçmiş araştırmalarda, mağazada denenen giysilerin üzerinde dışkı kaynaklı bakterilerden üst solunum yolu virüslerine kadar farklı mikroorganizmalar tespit edildi” bilgisini paylaşıyor. Aynı uzman, bit, uyuz etkenleri ve tahtakurularının da kumaş üzerinde birkaç gün yaşayabildiğini, özellikle iç çamaşırı, mayo ve dar kesim kıyafetlerde hijyenin daha kritik olduğunu vurguluyor.
Nadir de olsa enfeksiyon, sık görülen ise cilt tahrişi
Uzmanlar, yeni kıyafetlerden ciddi bir hastalık kapmanın istatistiksel olarak nadir olduğunu kabul ediyor. Ancak özellikle hassas cilt yapısına sahip kişilerde, deterjan kalıntısı, üretim kimyasalları veya boyalar nedeniyle kızarıklık, kaşıntı, tahriş ve alerjik reaksiyonların daha sık görülebildiğini aktarıyor.
Bu nedenle parlak renkli ürünler başta olmak üzere, kırmızı kazaklar ve koyu renk kotlar risk grubunda sayılıyor. Bu tür ürünlerin boyalarının, özellikle ilk yıkamadan önce cilde, iç çamaşırına veya evdeki koltuk, sandalye gibi döşemelere bulaşabildiği belirtiliyor. İlk yıkama, hem boyanın sabitlenmesi hem de olası tahrişin azaltılması için önemli bir adım olarak görülüyor.
Doğru yıkama, giysinin ömrünü de uzatıyor
Uzmanlara göre ilk yıkama sadece hijyen için değil, giysinin uzun ömürlü olması için de kritik. Ancak sıcak su ve yüksek ısıda kurutma, bazı kumaşların çekmesine, formunu kaybetmesine veya deforme olmasına neden olabiliyor.
Moda ve tekstil alanında çalışan uzmanlar, özellikle yeni alınan kıyafetlerin etiketteki bakım talimatlarına uygun biçimde, soğuk ya da ılık suyla yıkanmasını öneriyor. Yüksek ısı yerine düşük ısıda kurutma veya mümkünse asarak kurutma, hem kumaşın lif yapısını koruyor hem de giysinin ilk günkü görünümünü daha uzun süre muhafaza etmesini sağlıyor.
Evde basit önlem, uzun vadede büyük rahatlık
Tüm bu uyarılara karşın, yeni bir giysiden ciddi bir enfeksiyon kapma olasılığı düşük kabul ediliyor. Yine de uzmanlar, “Raflardan alınıp doğrudan vücuda temas eden her ürünün, özellikle de iç çamaşırı ve tene yakın giyilen parçaların ilk kullanım öncesinde yıkanması en güvenli yaklaşımdır” görüşünü yineliyor.
Kısacası, yeni kıyafeti eve getirip etiketi koparmadan önce kısa bir yıkamaya ayırmak, hem sağlığınızı hem de dolabınızdaki parçaların ömrünü koruyan küçük ama etkili bir alışkanlık olarak öne çıkıyor. Uzmanlar, bu basit adımın özellikle hassas ciltli yetişkinler ve çocuklar için günlük rutinin parçası haline getirilmesini tavsiye ediyor.