sondakika
icon_weather Berlin 29°C
icon_weather Istanbul 33°C
icon_weather London 25°C
icon_weather New York 28°C
icon_weather Tokyo 30°C
×



Muazzez Abacı: Türk sanat müziğinin efsane sesi

Muazzez Abacı: Türk sanat müziğinin efsane sesi

Türkiye’nin klasik Türk sanat müziği alanındaki en saygın ve başarılı yorumcularından biriydi. 12 Kasım 2025 günü, tam 78’inci yaş gününde hayata veda eden Abacı, ardında onlarca unutulmaz eser ve bir döneme damga vuran bir sanatçı kimliği bıraktı. Müziğe adanmış yaşam öyküsü, erken yaşlarda başlayan kariyerinden zirve yıllarına ve iniş çıkışlarla dolu özel hayatına kadar adeta bir belgesel niteliği taşır.

Erken yaşam ve kariyer başlangıcı

Muazzez Abacı, 12 Kasım 1947’de Ankara’da dünyaya geldi. Babası Oktay Altıoklar olan Abacı, öğrenimine Ankara Koleji’nde yatılı olarak başladı ve lise sona dek bu okulda eğitim gördü. Müziğe olan yeteneği ve tutkusu genç yaşta dikkat çeken Abacı, henüz 19 yaşındayken, 1966 yılında Ankara Radyosu’na sınavla kabul edilerek sanat yaşamına ilk adımını attı. Radyo yıllarında klasik Türk musikisi eğitimi alan ve repertuvarını genişleten genç sanatçı, kısa sürede dinleyicinin beğenisini kazandı.

1973 yılında ilk 45’lik plağı “Bir Sen Kaldın İçimde”yi Kervan Plak etiketiyle çıkaran Muazzez Abacı, böylece plak dünyasına başarılı bir giriş yaptı. Klasik Türk müziğini daha geniş kitlelere sevdirmeyi başaran sanatçı, geleneksel formları çok sesli düzenlemelerle buluşturan yorumuyla devrin önemli isimleri arasına girdi. Güçlü sesi, mükemmel makam hakimiyeti ve duygulu icrasıyla adeta Türk sanat musikisinin yeni bir yıldızı doğmuştu.

Şöhrete yükseliş ve altın dönemi

Radyodaki başarılı yıllarının ardından Muazzez Abacı, 1970’lerin ortalarından itibaren İstanbul sahnelerinin aranan “assolist”lerinden biri haline geldi. Dönemin ünlü gazinolarında baş solist olarak sahne alan Abacı, yoğun programına rağmen birçok plak şirketiyle çalışarak peş peşe 45’likler ve uzunçalar albümler doldurdu. Bu dönemde “Geceler”, “Şakayık” (1986) gibi albümleri ve “Vurgun” (1990) gibi hit şarkılarıyla ülke çapında ün kazandı; özellikle “Şakayık” ve “Vurgun”, onun ismiyle özdeşleşen klasikler olarak hafızalarda yer etti.

1990 yılında, şair Cemal Safi’nin sözlerini yazdığı ve Selçuk Tekay’ın bestelediği “Vurgun” albümüyle kariyerinin zirvesine ulaştı. Bu büyük başarı, ona 1998’de Türkiye Cumhuriyeti Kültür Bakanlığı tarafından verilen “Devlet Sanatçısı” unvanını kazandırdı. Bu unvan, Abacı’nın sanatına yaptığı katkıların resmi olarak tescillenmesiydi.

2000’lerde geri çekiliş ve dönüşler

2000’li yılların başlarında Türkiye’de Türk sanat müziğine olan ilginin azalmasıyla birlikte Muazzez Abacı da müzik gündeminden kısmen geri çekildi. 2002 yılından itibaren sahnelerden uzaklaşan Abacı, daha seçici projelere yöneldi. 2007 yılında “Hayalin İçin Söyle” adlı televizyon programında jüri üyeliği yaparak yeniden ekranlara döndü. 2011’de Gönül Yazar ile birlikte Snickers reklamında rol aldı. Bu, onun ilk ve tek reklam projesiydi.

2013 yılında “Bir Efsanedir” albümüyle müzik dünyasına geri dönen Abacı, ertesi yıl Ajda Pekkan ile birlikte düet albüm yayınladı. 2018’de ise Sezen Aksu’nun eserlerini klasik Türk müziği tarzında yorumladığı “Sezen’imin Şarkıları” albümünü yayımladı. Böylece farklı kuşaklara da seslenmeyi başardı.

Özel hayatı: evlilikler ve aile

Muazzez Abacı’nın özel yaşamı da iniş çıkışlarla doluydu. İlk evliliğini polis memuru Abdurrahman Abacı ile yaptı. Bu evlilikten 1969 yılında doktor olan kızı Saba dünyaya geldi. Daha sonra avukat Atilla Kurtbaş ile evlendi; bu evlilik yaklaşık iki yıl sürdü. En çok konuşulan ve çalkantılı evliliğini ise 1980 yılında yeraltı dünyasının tanınmış isimlerinden Hasan Heybetli ile yaptı. Heybetli cezaevindeyken evlenen çift, 1983’te boşandı ancak 1986’da tekrar evlenip 1993’te yeniden ayrıldılar.

Bu ilişki, Abacı’nın hayatında derin izler bıraktı. Heybetli ile geçirdiği yıllarda büyük fedakarlıklar yapan Abacı, cezaevindeki eşinin yakınında yaşamak için taşınmış, onunla iletişim kurmak için balkon ıslıklarına kulak vermişti. 2006’da Heybetli’nin üçüncü kez evlenme teklifiyle kapısına geldiği söylentisi medyada geniş yer bulduysa da bu evlilik gerçekleşmedi.

Kızı Saba’nın doktor olarak New York’ta yaşamaya başlamasının ardından, torunu Sera Anderson’un doğumu Abacı’ya bir de babaanne olma sevinci yaşattı. Ailesine bağlılığıyla tanınan Abacı, zamanının çoğunu Amerika’da geçirmeye başladı.

Sağlık sorunları ve vefatı

2019 yılında evinde geçirdiği bir kaza sonucu bacağı üç yerinden kırıldı ve platin takıldı. Bir süre sahnelere ara verdi. 2025 yılı Kasım ayı başında, Amerika’da kızı Saba’yı ziyaret ederken kalp krizi geçirdi. Yapılan anjiyo sonrasında stent takıldı ancak ilerleyen günlerde böbrek yetmezliği ve akciğer komplikasyonları gelişti. Yoğun bakıma alınan sanatçı, tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadı ve doğum gününde, 12 Kasım 2025’te hayatını kaybetti.

Mirası ve hatırası

Muazzez Abacı, yalnızca sesiyle değil, sanata olan bağlılığı, zarafeti ve yaşam duruşuyla da hatırlanacak bir isim oldu. Klasik Türk müziğinin yaygınlaşmasında öncü rol oynamış, devlet sanatçılığı unvanıyla taçlandırılmış bir sanatçı olarak kültür tarihimizde eşsiz bir yere sahiptir. Ardında bıraktığı onlarca albüm, sahne anıları ve insanlara dokunan şarkılarla hafızalarda yaşamaya devam edecek. Türk müziği onu her daim saygı ve özlemle anacaktır.