sondakika
icon_weather Berlin 29°C
icon_weather Istanbul 33°C
icon_weather London 25°C
icon_weather New York 28°C
icon_weather Tokyo 30°C
×



New York’un yeni first lady’si: Rama Duwaji

New York’un yeni first lady’si: Rama Duwaji

New York’un yeni first lady’si: Rama Duwaji



Seçim gecesi televizyonları izlerken, Zohran Mamdani’nin yanında oturan o zarif kadını fark etmemek mümkün değildi. O an içimden, “Bu kadını artık çok daha sık göreceğiz,” diye geçirdim. Şimdiye kadar hep arka planda kalmaya çalışan New York’un genç first lady’si artık herkesin gözünün önündeydi. Peki kimdi bu genç leydi?

Rama Duwaji, 1997 yılında Houston’da, Suriyeli Müslüman bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Dokuz yaşındayken ailesiyle birlikte Dubai’ye taşındı. Bu göç, onun kimlik arayışının ve sanatındaki derin duygusal tonların başlangıcı oldu. Şimdi, New York’un yeni first lady’si olarak sahnenin önünde duruyor ama kökleri hâlâ Ortadoğu’nun karmaşık hikâyelerine uzanıyor.

Sanattan siyasete uzanan bir hikâye

New York’un yeni belediye başkanı Zohran Mamdani’nin eşi Rama Duwaji, sadece bir “eş” figürü olarak değil, kendi başına bir kimlik ve anlam taşıyan figür olarak öne çıkıyor. O, sanatla siyasetin kesiştiği o ince çizgide sessiz ama güçlü bir duruş sergiliyor.

Duwaji’nin hikâyesi, coğrafyalar arası bir göçün ötesinde, kültürel kimliğin yeniden tanımlanmasıyla ilgilidir. Arap köklerini taşırken Amerikan toplumu içinde yer bulmaya çalışan bir kadının içsel yolculuğu, onun görsel sanat dilinde açıkça görülüyor.

Akademi ve sanatın birleştiği yer

Virginia Commonwealth University’nin Katar kampüsünde sanat eğitimi aldıktan sonra ABD’ye dönerek Richmond’da yüksek lisansını tamamlayan Duwaji, üretim alanını illüstrasyon, animasyon ve seramik olarak belirledi.

BBC, The New Yorker, The Washington Post, Apple ve Tate Modern gibi kurumlarla çalışan sanatçının işleri, estetik biçimden ziyade toplumsal mesajla ön plana çıkıyor. Duwaji’nin eserlerinde kadın bedeni, Arap coğrafyasında direniş, ve sosyal adalet temaları dikkat çekiyor. “Sumud filosu” için yaptığı ve Gazze’ye insani yardım taşıyan kadınları betimleyen illüstrasyonu, bu yönünü simgeleştiriyor.

Siyasetin görünmeyen gücü

Mamdani’nin 2025 seçim kampanyasında Duwaji’nin görünmez ama belirleyici bir rol oynadığı biliniyor. Kampanya logosunu kendisi tasarladı: mavi zemin üzerinde kırmızı gölgeli sarı “Zohran” imzası. Bu renk seçimi, hem Demokrat Parti’nin tonlarını hem de Doğu estetiğini birleştiren bir sembolik dil taşıyordu.

Bu tasarım, sadece bir grafik düzenleme değil, New York’ta yükselen yeni kuşağın siyasal dili açısından da önemliydi: sade, dijital çağın ruhuna uygun ama duygusal derinliği olan bir imge.

Sessizlik stratejisi: “görünmeyen ama etkili”

Rama Duwaji, eşinin yükselişi sırasında kamuoyundan uzak durmayı tercih etti. Sosyal medyada yalnızca 73 paylaşımı var; bunların çoğu da kendi sanat üretimlerinden oluşuyor. CNN ve Deutsche Welle’ye göre bu tercih, bir “gizlenme” değil, aksine “odaklanma” stratejisi.

Mamdani, “Rama inanılmaz bir sanatçı; eleştiriler bana yöneltilmeli, aileme değil,” diyerek eşi üzerindeki medya baskısına karşı açık bir duruş sergiledi. Bu açıklama, Duwaji’nin kişisel alanını koruma konusundaki tutumunu güçlendirdi.

Sanatın politik bir dil olarak yükselişi

Duwaji, nisan 2025’te YUNG Magazine’e verdiği röportajda, “Bu kadar çok insan korku yüzünden susturulurken, benim yapabileceğim tek şey sesimi kullanmak,” demişti. Bu ifade, onun sanatını yalnızca estetik bir araç değil, politik bir iletişim biçimi olarak gördüğünü gösteriyor.

Sanatı aracılığıyla Filistin, Suriye ve ABD’deki adaletsizliklere dikkat çekiyor. Kendisini tanımlarken “illüstratör” veya “animatör” kelimelerinin ötesinde, “görsel anlatıcı” demek daha doğru olur. Çünkü Duwaji’nin çizgilerinde hem Orta Doğu’nun acısı hem de diaspora kimliğinin sesi duyuluyor.

Suriyeli kimliğin New York’a uzanan yankısı

New York’un ilk Suriyeli first lady’si olarak tanımlanan Duwaji, modern Amerikan siyasetinde nadir rastlanan bir temsiliyet figürü oluşturdu. Bu durum, New York’un göçmen dokusunu sembolize eden bir tabloya dönüştü: bir yanda Hint asıllı sosyalist bir belediye başkanı, diğer yanda Suriyeli Müslüman bir sanatçı eşi.

Bu çiftin hikâyesi, hem göçmen kuşağın Amerikan siyasetinde yükselişini hem de sanatıyla sesini duyuran yeni bir kadın profilini temsil ediyor. Özellikle ABD’nin Ortadoğu politikalarının sıkça tartışıldığı bir dönemde, Duwaji’nin varlığı sembolik bir “kültürel denge” anlamı taşıyor.